Radikal prostatektomi yapılan hastalarda serum cystatin 4'ün prostat kanserindeki tanısal ve prognostik rolünün değerlendirilmesi

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

İstanbul Medeniyet Üniversitesi

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Kapsamlı araştırmalar, Sistein Proteaz İnhibitörlerinin (CST'ler) büyüme, anjiyogenez, invazyon ve metastaz dahil olmak üzere tümör gelişiminin çeşitli yönleri üzerindeki önemli etkisini ortaya çıkarmıştır ve sonuç olarak, tümör teşhisi ve prognostik değerlendirme için değerli göstergeler olarak umut vaat etmektedirler. Özellikle, önceki araştırmalar CST4'ü mide, kolorektal, over ve özofagus kanserleri için potansiyel bir serum biyobelirteç olarak tanımlamıştır. Bu çalışmanın birincil amacı prostat kanseri tanısı konulan hastalarda CST4'ün tanısal ve prognostik rolünü değerlendirmektir. Çalışmaya prostat kanseri tanısıyla Temmuz 2021 ile Ağustos 2023 tarihleri arasında kliniğimizde retropubik radikal prostatektomi (RRP) yapılan ardışık 135 hasta ve kontrol grubu olarak sağlıklı 40 erkek hasta dahil edilmiştir. Hastalardan RRP prosedürlerinden önce serum örnekleri toplanmış ve bu örnekler daha sonra çift antikorlu sandviç enzime bağlı immünosorbent testi (ELISA) kullanılarak CST4 seviyeleri açısından değerlendirilmiştir. Bu araştırmada analiz edilen veri seti hasta demografisi, ameliyat öncesi parametreler ve ameliyat sonrası verilerden oluşmaktadır. Bu değişkenler arasındaki ilişkileri analiz etmek için Spearman korelasyon testi kullanıldı. Ayrıca, ROC (Receiver Operating Characteristic) analizi ile biyobelirtecin hastalık teşhisi için öngörücü potansiyeli ve optimum kesme değerleri belirlendi. Hasta grubu ile kontrol grubu karşılaştırıldığında yaş, boy, ağırlık veya BMI açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmemiştir (p>0.005). Her iki grupta PSA ve CST4 seviyeleri karşılaştırıldığında prostat kanseri olan hastalarda PSA ve CST4 seviyeleri kontrol grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (sırasıyla p<0.001, p<0,001). Bununla birlikte, yaptığımız analizlerde CST4 değeri p-Gleason skoru ?7 olan hastalarda daha yüksek bulunmasına (2,01±2,77, p=0,035) rağmen Gleason skor grupları arasında CST4 düzeyleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. ROC analizi, CST4 ölçümlerinin 0,613 AUC ve 0,64 ng/mL kesme değeri ile hastalığı tespit etmede anlamlı bir yetenek gösterdiğini ortaya koymuştur (p = 0,03). Ayrıca CST4 ile PSA birlikte değerlendirildiğinde (PSA/CST4) daha iyi tanı koyma kapasitesine sahip olduğu görüldü (AUC=0,784, kesme değer=8,1, p<0,001). Bu çalışma CST4'ün prostat kanserini saptamada potansiyel değeri olduğuna dair yeni kanıtlar sunmaktadır. Prognozu öngörmek için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.

Extensive research has unveiled the substantial influence of Cysteine Protease Inhibitors (CSTs) on various facets of tumor development, including growth, angiogenesis, invasion, and metastasis. Consequently, they hold promise as valuable indicators for tumor diagnosis and prognostic assessment. Notably, prior investigations have identified CST4 as a potential blood-based marker for gastric, colorectal, ovarian and esophageal cancers. The primary objective of this study was to assess the diagnostic and prognostic utility of CST4 specifically in the context of prostate cancer (PCa). This study included a cohort of 135 patients diagnosed with PCa and an additional group of 40 healthy volunteers served as the control group for comparison, excluding those with concomitant malignancies. These patients had undergone radical prostatectomy (RP) at our institution within the period spanning from July 2021 to August 2023. Serum samples were collected from the patients before their RP procedures, and these samples were subsequently assessed for CST4 levels using a double-antibody sandwich enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA). The dataset analyzed in this research consisted of patient demographics, pre- operative parameters, and postoperative data. To analyze the relationships between these variables, we used the Spearman correlation test. Additionally, we determined the biomarkers predictive potential and optimal cut-off values for disease diagnosis through ROC analysis. When the patient group was compared with the control group, no statistically significant difference was observed in terms of age, height, weight or BMI (p>0.005). When comparing PSA and CST4 levels between both groups, patients with PCa were found to have statistically significantly higher PSA and CST4 levels compared to the control group (p<0.001 for both variables). However, in our analysis, although the CST4 levels were found to be higher in patients with p-Gleason score ?7 (2.01±2.77, p=0.035), there was no statistically significant difference in CST4 levels among Gleason score groups. ROC analysis revealed that CST4 measurements showed a significant ability to detect disease with an AUC of 0.613 and a cut-off value of 0.64 ng/mL (p=0.03). In addition, CST4 was found to have a better diagnostic ability when evaluated together with PSA (PSA/CST4) (AUC=0.784, cut-off value=8.1, p<0.001). Together, our results provide new evidence that CST4 has potential value in detecting PCa. More comprehensive studies are needed to predict the prognosis.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Üroloji, Urology

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye

Onay

İnceleme

Ekleyen

Referans Veren